ÖZET
Fârâbî’de bilgi, tasavvur ve tasdik olarak ikiye ayrılır. Onun felsefesinde bilginin kesinliği (yakîn) tasavvurî (kavramsal) bilgide değil, tasdikî bilgide söz konusudur. Bir olgu ve durumun, zihinde her nasıl kabul edilmiş ve hakkında her ne düşünülmüşse zihin dışında da öyle olduğuna inanılması olarak tanımlanan yakîn, “A, B’dir.” formundaki bir şeyin inanç konusu edilmesiyle, yani tasdik ile başlar. Yakînin ikinci ayağı, bu inancın gerçekliğe uygun olması, yani doğru sıfatını kazanarak “doğru tasdik” olmasıdır. Dolayısıyla yakîn, doğru tasdik üzerinde gerçekleşen ikinci bir inanç olarak tezahür eder. İkinci inanç ile yakînî olarak bilinen doğru tasdikin, bilindiği bu hâl dışındaki bir ihtimalde var olmasının imkânsız olduğunu kavramak kastedilir. Fârâbî’de yargısal bilgi, yani tasdikî bilgilerin farklı sınıfları, yakîn kavramı merkeze alınarak yapılmıştır. Tasdik, yakînî olan ve yakînî olmayan olarak ikiye ayrılır. Yakînî tasdik, bir olay ve olguya ilişkin zihin ile gerçeklik arasında kurulan uygunluk (mutabakat) ilişkisinin asla bozulamayacağının bilinmesidir. Buna göre yakînî tasdik, sofistik bir tartışma karşısında asla çürütülemez.