ÖZET
Sanayi Devrimi’nden günümüze kadar mesleki eğitim, iş piyasalarında ihtiyaç duyulan insan kaynaklarının yetiştirilmesini sağlayarak ülkelerin ekonomik kalkınmalarına çok önemli katkılarda bulunmuştur. Mesleki eğitimin muhtelif ülkelerde ya bir eğitim türü yaklaşımı ya da bir istihdam yaklaşımı ile inşa edildiği görülmektedir. Mesleki eğitimin bir eğitim yaklaşımı ile inşa edildiği ülkelerde, eğitimin iş piyasası ile ilişkileri zayıf ancak yükseköğretim ile ilişkileri güçlü olmaktadır. Diğer taraftan mesleki eğitimin bir istihdam yaklaşımı ile inşa edildiği ülkelerde ise eğitim, iş piyasası ile çok güçlü ilişkiler kurarken yükseköğretimle bağı zayıf kalmaktadır. Bu ikinci grup ülkelerde mesleki eğitimin tüm süreçleri, ilgili sektörlerin tüm yasal temsilcileri ile birlikte yürütülmekte, eğitim ve iş pozisyonları çok açık bir şekilde ilişkilendirilerek standart hâle getirilmektedir. Dolayısıyla bu ülkelerde okuldan işe geçiş kolay olduğu için genç işsizliği de düşmektedir. Ancak günümüzde gelinen noktada her iki yaklaşımın da iş piyasası ve ekonomilerde gerçekleşen dönüşümlere cevap vermekte giderek yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu nedenle mevcut çalışmada, mesleki eğitimin yüzleştiği sorunlar ele alınmakta ve ülkelerin ürettikleri çözümlerin ortak özellikleri belirlenmeye çalışılmaktadır. Küresel ölçekte mesleki eğitimde yapılan dönüşümlere bakıldığında, yeni mesleki eğitimin hem eğitim hem de istihdam yaklaşımının güçlü özelliklerini birleştirerek kendisine yönelik dış tehditlere cevap üretebileceği gösterilmektedir. Bu bağlamda ülkeler hem iş piyasası hem de yükseköğretimle ilişkileri güçlü bir mesleki eğitim sistemi kurduklarında mesleki eğitimle ilgili birikmiş sorunların büyük oranda çözülebileceği gösterilmektedir. Ayrıca yeni dönüşümün geleceği, eğitim ve iş piyasası arasındaki entegrasyonu farklı açılardan değerlendiren kuramlar açısından ele alınmakta ve yeni dönüşümün mezunlar ve iş piyasaları açısından oldukça olumlu sonuçlar doğuracağı gösterilmektedir.