ÖZET
Dayanışma kavramı, sosyal bilimlerdeki kullanımı bakımından bir muğlaklık içermektedir. Sosyoloji disiplini içerisinde sosyal düzenin oluşması, bunun için gerekli olan şartların tespiti, toplumsal bütünleşmenin sağlanması gibi konularda kullanılan dayanışma kavramı, “özgürlük”, “adalet” ya da “eşitlik” kavramları gibi detaylı analizlere konu edilmemiştir. Sosyoloji disiplini içerisinde münferit olarak ele alınmamış olan dayanışma kavramı, birçok alanla kesişen konularla ilişkilendirilmiştir, fakat bu kavram ile ilgili klasik olarak addedilebilecek herhangi bir eser mevcut değildir. Yapılan çalışmalarda dikkat çeken husus, araştırmacıların farklı bağlamlarda ele aldıkları bu kavrama, ilgi alanlarına göre özel ve ekseriyetle yüzeysel anlamlar yüklemeleridir. Ayrıca kavramın başta Sosyoloji olmak üzere Etik, Siyaset, Siyaset Felsefesi gibi birçok disipline yayılan geniş anlamlar barındırması, kavramın daha çok cemaat yapılarına yönelik olması ve modern dünyanın cemaat tipi oluşumları dışlayıcılığı, artan bireysellik ve çoğulculuk neticesinde toplumsal ilişkilerin anonimleşerek müphem bir yapıya dönüşmesi gibi olgular, dayanışma kavramının anlamını muğlaklaştıran faktörler arasındadır. Dayanışma kavramına dair bu belirsizlik, bizi tarihsel bir kavram analizi yapmaya mecbur kılarak kavramın uzman filozof ve sosyologlar tarafından ne şekilde kullanıldığına sevk etmektedir. Çalışma, Batı düşünce dünyasındaki “dayanışma” kavramının tarihsel arka planına kısaca değinerek XX. yüzyıldaki (post-) modern düşünce hayatına mensup düşünürlerden olan Adorno, Habermas ve Rorty tarafından ne şekilde ele alındığını ortaya koymayı amaçlamaktadır.