ÖZET
Ramon Llull, İslam medeniyeti ile Hristiyan Avrupa arasındaki etkileşimin hemen her boyutuyla yaşandığı bir çağın düşünürüdür. Haçlı Seferleri nedeniyle askerî doktrinin hâkim olduğu atmosferde, Müslümanları öncelikle ilmi bir ikna sürecinden sonra ancak barışın ve kalıcı siyasi hâkimiyetin tesis edilebileceğini iddia etmiştir. Ramon, misyonerliğin başarısını muhatap toplumların dillerini entelektüel yetkinlikte bilmeyle ilişkilendirmektedir. Katolik öğretinin yeni bir dil ve mantık ekseninde açıklanma ihtiyacını vurgulayarak, İslami literatürün araştırılması ve Müslüman âlimlerin ile idarecilerin, geliştirilen düşünce sistemi vasıtasıyla ikna edilmesini salık vermektedir. İslam eleştirisine yeni bir boyut kazandıran Ramon için Katolik inancı ve toplumları tehdit eden bir diğer sorun ise Avrupa’daki İbn Rüşdçülerdir. Sapkınlığın farklı çehreleri ile mücadelede Arapça yine bir kaynak dili olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çok yönlü Hristiyan âlimi, İslam ile karşılaşmanın tüm sahalarında dil öğreniminin gerekli olduğunu savunduğundan bu yönde manastır açmış ve üniversitelerde Arapça öğretimi için Kraliyet ve Papalık nezdinde girişimlerde bulunmuştur. Nihayetinde 1312 yılında Vienne Konsili ile dört üniversitede Arapça eğitiminin başlaması kararı alınmıştır. Bu araştırma, Rönesans ve sömürgecilik sonrası yoğunlaşan Arapça ve İslam çalışmalarının Orta Çağ’daki köklerini Ramon Llull üzerinden incelemektedir. Ramon’un eserleri doğrultusunda, Avrupa üniversitelerinde Arapça öğretimin başlama sürecinin düşünsel arka planı tartışılmaktadır.